Osmaniye
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    30.56
  • EURO
    32.84
  • ALTIN
    1982.3
  • BIST
    8757.66
  • BTC
    43248.04$

BU NASIL BİR DÜNYA?

10 Haziran 2022, Cuma 14:22

Daha çok insanlarımızın, daha çok bilgi sahibi olması için: Lütfen bir hizmet olarak; bu bilgileri başka sitelere atar mısınız? Taşır mısınız? Arkadaşlarınız ile paylaşır mısınız? Şimdiden, TEŞEKKÜRLER!

            Evet; gerçekten bu dünyanın nasıl bir dünya olduğunu, kendi kendime de Sormuyor değilim, soruyorum. Ancak bir gerçek de var ki, o da şudur. Hiç kimse kusura bakmasın. Kendi suçunu bir başkasına yüklemesin. Bir başkasına çamur atmasın. Efendice, delikanlıca, namusluca ve samimi olarak desin ki; “ Kabahat, hata” her neyse “ Benim. Ben suçluyum. Allah (CC) beni ve benim gibi suçlu olanları da af eyleye milletimizi de ISLAH EYLEYE.” Desin, N’olur. Demez neden demez? Çünkü SUÇ samur kürkte olsa, kimse alıp sırtına giymez. Atalarımız böyle diyor. İnsanların ağzından çıkan sözü kulağının duyması, işitmesi lazımdır. Hatta kişi söyleyeceği herhangi bir sözü iyi düşünüp, o sözü akıl terazisinden, süzgecinden geçirirken terazileyip, gönyeleyerek sarf etmesi, söylemesi lazımdır. Sonra bu ve bunun gibi sözler, cümleler ve deyimler, küresel güçler dediğimiz müşrikler, yabancılar dilimize, kültürümüze ve dinimize sokmuşlar (girdirmişler) ve onun içindir ki tümü HÜRAFİ’dir. Yani “HÜRAFA” DIR. Mesela: Bana değmeyen yılan bin yaşasın. Ağ (ak) koyun ağ (ak) bacağından, kara koyun kara bacağından asılır. Kader utansın. Vs. gibi. Bu ve bunun gibi söz ve deyimlerin Burada fazla anlamlarına girmeyeceğim. Çünkü detayı, Tasavvuf ve Fıkıh ilmine dayanır ki; anlayamazsınız, kafayı oynatırsınız. Saygıdeğer okurlarım. O halde biz yine başa dönelim.

Lütfen dünyayı suçlamayalım. Çünkü dünyayı Allah(CC) yarattı. Kendimizi

Suçlayalım. Kâinatı, bütün canlı cansız tüm varlıkları, Ahreti ve şu içinde bulunduğumuz yalan ve yalancı dünyayı yaratan O’dur. Dünya, yaratıldığı gibi yerinde duruyor. Yaratan; onu yaratmış. Yaratırken ise sistemli olarak bir düzen vermiştir. O sistem ve düzen de Kıyamete kadar baki kalacaktır. Dünya da Kur’an da Kıyamete kadar BAKİ KALACAKTIR. Hareket eden, mayası bozulan insan, insanlar ve insanlıktır. Vay halimize!

 Havanın açık olduğu bir anda geceleyin yıldızların kıpır, kıpır ettiği bir zamanda gökyüzüne baktığımızda, büyük bir alanı kaplamış, çok sık ve uzun uzadıya devam eden bir yıldızlar kümesi görürüz. İşte o yıldızlar kümesi birer yıldızlar galaksisidir. Gökyüzünde kim bilir bunun gibi kaç galaksi vardır. Bu galaksilerden başka çok sayıda adı bilinen birçok yıldız var. Örneğin; demir kazık, Büyükayı, Küçükayı, çoban, tan yıldızları gibi vs. Bunlardan başka gökyüzünde bildiğimiz diğer gezegenlerde mevcut ve ayrı, ayrı yörüngedeler. Güneş, ay ve dünya aynı sistemin içerisindedir. Bunlar aynı sistemin içerisinde dönerlerken, ayrıca kendi etrafında da dönerler. İşte bu sırada gün, ay, yıl ve mevsimler meydana gelir. İşte bütün bu sistemleri ve dünyayı yaratan, idare eden, görüp gözeten O İlahi kuvvet olan Allah (CC)’dır. Neyse şimdi biz insan odaklı açıdan bakarak, müsaadelerinizle asıl konumuza dönelim. Aslında,” Bu Nasıl Bir Dünya” yerine, “Bu Nasıl Bir İnsan?” ya “ Bu Nasıl Bir İnsanlık?” ya da” Bu Nasıl Bir Toplum?” ya da” Bu Nasıl Bir Anlayış?” veya” Bu Nasıl Bir Antlaşma, anlaşma?”  “ Bu Nasıl Strateji?” “ Bu Nasıl Bir Ortaklık, Dostluk ve Bu Nasıl Bir Birliktelik?” Gibi başlıklar şeklinde alabilirdik. Yazının başlığı toplumda bu şekli ile daha çok kullanıldığı için bende bu yoğunluğu göz önüne alarak bu sözü kullandım. Neyse;

TARİH: 10 – 11 Mayıs 2022 tarihinden bugün tarih 19 Mayıs 2022 tarihine kadar yoğun olarak televizyonlarda, Finlandiya ve İsveç’in NATOYA gireceğinden, girebileceğinden, giremeyeceğinden yani; Nato’ya alınıp, alınamayacağından bahsederek konuşmalar ayyuka çıkmıştır. Bu vesile ile parantez içerisinde şunu söylemem lazım. Yeniden silkiniş, doğuş, mücadelenin başlangıcı M. Kemal ve arkadaşlarının ve Türk Milleti ile Samsundan Anadolu’ya çıkarak; bu Milli şuur’un zaferle sonuçlanması olan 19 Mayıs 1919 Gençlik ve Spor Bayramı’nın hem milletimize hem gençlerimize ve hem de Türk – İslam Âlemine Hayırlara vesile olmasını Allah (CC) ya niyaz ediyorum.

Bu iki devletin NATO’ya alınıp alınmayacağındaki konuşmalarda sanki Türkiye kilit durumda. Bundan da anlaşılıyor ki; Nato’nun diğer tüm üye devletleri istiyor, istekli, taraf ve mutlular. Vay bee… Demek geliyor içimden. Benden KOCA BİR MAAŞALLAH! Burada şu soruyu hemen acilen sormam gerekiyor. Çünkü birbirinden farksız bu âlem devletler; birlikte Türkleri içlerinde ya eritecekler ya da asimile edecekler de ondan. Çünkü tarih, bu ve bunun gibi ne yazık ki; birçok olaya şahittir. Bu konuya; çok bildiğim ve emin kaynağa dayanarak, şu açıdan yaklaşmak istiyorum. Şöyle ki;

Düziçi İlk öğretmen Okulu’ndan (D.İ.Ö.O.) 1969 – 1970 Eğitim – Öğretim yılı sonunda sınıf öğretmeni olarak mezun oldum. Atamam, G. Antep’in Nizip İlçesi’nin Gürbaşak (Cobur) Köyüne oldu ve burada göreve başladım. Müsaadelerinizle unutamadığım o ANILARIMIZ ve hatıralar dolu geçmiş günlerimiz adına olsun; (Canım kadar o, çok sevdiğim ve unutamadığım; mezara kadar da unutamayacağım O hanımefendi – beyefendi köylülerime bu vesileyle buradan ÇOK SELAM EDER, ESESNLİKLER, MUTLULUKLAR DİLERİM. HÜRMETLERİMLE KÖYLÜLERİME, SAYGILAR, SEVGİLER VE SELAMLAR! Ahret’e göçenlere Allah (CC)’dan rahmet, kalanlara sağlık, sıhhat ve mutluluklar DİLİYORUM.) Lütfen; tüm geçmişlerimizin RUHLARIANA HERKESTEN, BİRER FATİHA İSTİRHAM EDİYORUM! Neyse, buradan asıl konumuza dönelim. Ve meseleyi fazla uzatmadan bir örnek vermek istiyorum.

            Yukarıda adı geçen Köyde çalışırken; Konya İli’nin Ereğli İlçesi’nden bir öğretmen gelerek, adı Tahtik olan komşu köyde göreve başladı. İsim vermeyeceğim. Bir zaman sonra köyde ve çevrede durum çok değişti. Olayların sonunda durum bambaşka bir hal aldı. Akıl almaz olaylar vukuu buldu zuhur etti (buldu). Ne yazık ki, Köy maalesef; iki gruba bölünmüştü. Burada da yine olayların detayına girmeyeceğim. Nihayetinde öğretmeni Nizip ceza evinde hapse atmışlar. Öğretmeni Gaziantep’in çeşitli okullarına verdilerse de; tutunamayıp çalışmayı bırakarak, kayıplara karıştı. Bir daha da göremedik. Ancak Müfettiş Bey, okuluma beni teftişe; denetlemeye geldiğinde bana “ Gözüm, O öğretmen şimdi nerede biliyor musun?” Deyince hocam; o öğretmeni, o günden sonra görmedim, duymadım ve bilmiyorum dediğim de, “Ben onu Adıyaman’da ayakkabı boyacılığı yaparken gördüm.” Dedi. Oysaki daha sonra Türkiye’yi terk ederek, dünyanın en büyük PKK Terör Örgütü Kampına sahip olan, İsveç’in PKK Terör Kampına giderek; orada PKK eğitiyormuş; üretiyormuş. Tanımadığım fakat onun memleketlisi olan bir pazarlamacı arkadaştan sorup, aldığım bilgilere göre daha hala o kampta görevli olarak çalışıyormuş. Şu işe bakar mısınız? Neredeeen, nereye? İşte onun için diyorum ki; Bu nasıl bir dünya? Ama dünya yerinde duruyor ve kendi YÖRÜNGESİNDE DÖNÜYOR.

Bana bu sözü söylemeye mecbur eden; mayası bozulmuş; bulunduğu devre göre kılık ve yüz değiştiren; o müstesna insanları bir yerlere evreleyen ya da, bir yerlere evrelemeye, sürüklemeye çalışan kişilere, yardım ederek; hem kendini hem de toplumu günah girdabının içine yiten günahkâr insan, insanlar, toplum veya toplumlardır. Allah (CC) günümüz insanlarını ISLAH EYLEYE; bizleri de bunların şerrinden korusun. EMİN!

Yukarıda da izah ettiğim gibi Allah (CC) Aşkına bu ne biçim insanlık? Bu ne biçim birliktelik? Bilmiyorum, NATO, Cento, UNESCO, Birleşmiş Devletler v.s. gibi kuruluşlar neden vardır? Bunlara neden ihtiyaç duyarlar? Devletler neden bir araya gelerek böyle kurumlar oluşturur? Birbirlerinin haklarını korumak için mi? Yoksa birbirlerini içerden, içerden yok etmek veya birbirlerini asimile etmek ya da birbirlerini ince bir hastalık gibi eritmek için mi BİRLİKTELİK OLUŞTURURLAR, bana söyler misiniz? Neden, neden, neden? Buradan Türk Hükümeti’ne, İKTİDARA SESLENMEK İSTİYORUM! Dünyanın en büyük AJAN OKULU İngiltere’de. Bu okulda yetişip, kendi menfaatlerine, çıkarlarına çalıştırmak üzere dünya devletlerinin tümüne yayılmışlar ise; hal böyle iken ne düşünülebilir, ne söylenebilir ya da bu kurumsallaşmış kurumlardan ne beklene bilir? Hani? Hani kuruma dâhil olan devletlerin huzuru sağlanacak, BEKASI GÖZETİLECEKTİ? Tutanaklarda mevcut olan ilgili o maddeleri İBLİS Mİ ÇALDI, YOKSA DURUYOR MU? O öğünerek lanse edilen (söylenen) muhterem maddeler NEDEN ÇALIŞTIRILMAZ, NEDEN, NEDEN? Soruyorum; böyle bir dünya, böyle bir insanlık mevcut mudur? Ben paramı vereceğim; hesabına o parayı yatıracağım; sen ne uçağımı, ne de para mı vereceksin. Var mı böyle bir dünya? Sen dünyanın dayısı mısın? Yoksa sen EŞKİYAMISIN?

Daha bu da yetmiyor, sanki az geliyormuş gibi bir de dönüp PKK’yı besleyip, büyütüp, silah, teçhizat ve lojistik destek sağlayıp, Suriye’de huzuru sağlayacak, o bölgede güvenin, güvencenin teminatı olarak bulunan; Kahraman Mehmetçiğimizin karşı cephesine gönderip savaştıracaksın değil mi? Soruyorum? Bu ne biçim birliktelik? Bu ne biçim küstahlık? Bu ne biçim utanmazlık? Yoksa dünyada bizim bildiğimiz dostluğun, birlikteliğin, düşmanlığın ruhu, anlamı, şekli, şemalı değişti de Türk Milleti’nin mi haberi olmadı acaba? Diye düşünüyorum. Yoksa bütün kurumsal değerleri ayaklar altına alıp, etrafını çoğaltıp ve genişleterek Türk Milleti ile onun Kahraman Mehmetçiğini ezeceğini, korkutacağını sanıyorsan; avucunu yalarsın. Benim diyeceğim, tavsiyem tarihinizi iyi okumanız şeklindedir. Yazılarımın birçok yerlerinde geniş, geniş bahsettim ama burada da bu konudan kısaca bahsetmek istiyorum. 2023 Projesini, 1919’da iki Yahudi hazırlayarak sonuna da yüzyıllık bir proje olarak 2023 Projesi dediler. Onun içindir ki; biz Türk Milleti olarak sağ görüşlü, sol görüşlü ve hangi görüşlü olursak olalım; hain düşmanlar ve katil örgütler karşısında mutlaka ve mutlaka birbirlerimizle KENETLENİP BİRLİK OLMAMIZ LAZIMDIR diyorum. 2023 yılı tarih itibarı ile çok, çok önemlidir. Belki de Allah (CC) esirgesin; bizim VAR OLUŞ; YOK OLUŞ SÜRECİMİZDİR. ÇOK İYİ DÜŞÜNELİM!    

Bakınız; dünyanın en büyük PKK kampı İsveç Devletinde. Bizim bildiğimiz ve yukarıda izah ettiğimiz İsveç’teki kapta; PKK yetiştiren o öğretmen gibi acaba daha ne kadar HAİN YETİŞTİREN öğretici vardır? Bir düşünün bakalım? Şimdi Finlandiya ve İsveç devletleri NATO’ya girecekmiş. Nerede bu yoğurdun bolluğu? Ne oldu? Yerinizden su mu çıktı? Ben, şöyle tahmin ediyorum ki; PKK’nın dünyada en büyük EĞİTİM KAMPI İsveç’te olduğuna göre, bürokrasinin ve devlet memurlarının, devleti yönetenlerin hemen, hemen çoğu ya pkk’lı ya da mutlaka SEMPATİZANIDIR! Finlandiya da bundan farklı olamaz. Yine öyle tahmin ediyorum ki; zaten bu devletleri idare eden, onlara ve gençliğine yön veren başta PKK ve benzeri olan diğer Terör Örgütleri diye düşünüyorum. Onun içindir ki yine; Devletimizin yetkililerine buradan sesleniyorum. Sakın haa…. Kabul etmeyin ya da kabul edecek gibi ılımlı bir hava içerisine girmeyin. Lütfen! Çünkü KÜRESEL GÜÇLER mutlaka bir yolunu bulup ya muziplik ya da hiziplik çıkararak huzurunuzu kaçırabilirler. Ya da sizi NATO içerisinde etkisiz hale getirebilir. Aman haaa… Koyunun bağıra, bağıra (meleye, meleye) kurdun üstüne gittiği gibi siz de şen şakrak, oynaya, oynaya tehlikenin üstüne, üstüne gidip FAKA BASMAYIN! Benden söylemesi. Aslında da bana soracak olursanız, tarih boyu bütün hükümetlerimiz, bu küresel güç devletlerine taviz vere, vere şımartmışlardır. Meselenin ne yazık ki, özeti bundan ibaret. Bence bu kuruluşlar şöyle dursun; işin aslını sorarsanız dünyanın huzuru ve tadı kalmadı. Neden mi? Hırsızlık çoğaldı. Vurgunlar çoğaldı. Kimin eli kimin cebinde belirsiz. Selam, saygı, sevgi, hürmet, ikram kalmadı. Güçlü olan devlet, zayıf devlete saldırıyor, dünyanın gözü önünde vatandaşını öldürüyor; toprağını elinden alıp gasbediyor. Dünya ise ancak, seyrediyor. Allah (CC) ‘nün emrettiği doğruluk kalmadı. Yanlışlıklar, fitnelikler ve fesatlıklar hortladı. Şer yeryüzüne çıktı ve çok hızlı yayıldı. Allah (CC) bizi ıslah eyleye. Var mı böyle bir şey? Böyle bir insanlık var mı? Var mı böyle bir dünya? İnsanlık neden, hayra motor, şerre nifak olmuyor da tersini yapmaya can atıyor? Çanlar Ortadoğu ve Ortadoğu’daki devletler için çalıyor. Dikkatli olalım. Büyük Oyun Ortadoğu üzerine oynanmaktadır. Öyle ise bu HAİN OYUNU bizim bozmamız lazım diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye dünyadaki güçlü devletlerden biridir. Araplar ve Arap devletleri gibi kolay, kolay yutulacak bir devlet değildir. Araplar, Osmanlı – Rus Savaşı’nda Küresel devletlerin maşalığında Osmanlı Donanması’nı yaktı. Tarihte, bu ve buna benzer birçok BELGE; ARŞİVLERDE MEVCUTTUR. İşte onun içindir ki; Küresel devletler, kolay yutulamayacak olan Türk Devleti’ni sindirmek ve ortadan kaldırmak için OYUN KURUYOR. Uyanık olalım. Fikrimiz, zikrimiz ve partimiz ne olursa olsun; LÜTFEN KENETLEŞELİM! Çünkü 2023 çok önemli ve küresel güçlerin 100 YILLIK BİR PROJESİDİR. Amerika önemli tarihi bir belgede,” 2023 Projesi dünyada; bizim milat yılımız olacak.” Diyor. İsveç Devleti bizim karşımızda Kahraman Mehmetçiğimize karşı cepheden silah sıkan PKK Terör Örgütüne hizmet edip yataklık yapıyor. Bakınız; tarihte biz İsveç’e ne yapmışız; İşte BELGE:

Bu belgeyi daha önce yazmıştım ama yeri gelmişken bir daha yazıyorum. 17. yüzyılda Ruslarla yaptığı savaşı kaybederek Osmanlı Devleti’ne sığınan İsveç Kralı 12. Charles (Demirbaş Şarl), Türklerden gördüğü âlicenaplık karşısında “ Poltava’da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü. Kurtuldum. Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi.

Önümde su, ardımda düşman, tepemde ateşler püsküren güneş… Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek itiyordu, yine kurtuldum. Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar yaptılar. Beni esir ettiler. Ayağımda zincir yok, zindanda da değilim. Hürüm ve istediğimi yapıyorum. Lakin yine esirim. ASALETİN, NEZAKETİN ESİRİYİM! Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar.

Bu kadar şefkatli, bu kadar yüksek kalpli, bu kadar asil ve bu kadar nazik Milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak bilseniz ne kadar tatlı.” Diyor. Bir belge daha: Yıl 1967

1967 yılında Paris’te düzenlenen Dünya Yahudi Kongresi’nin zabıtları arasında bulunan bir belgedeki kayıtlara göre bir delegenin: “ Evet bugün bağımsız bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanlı’nın devrindeki gibi huzurlu muyuz? Samimiyetle ve hepimizin içinden geçenleri dile getirdiğime inanarak söylüyorum ki hayır!

Bizim bu dünyada huzurlu ve emniyetli yaşamamız, Osmanlı’yı yeniden kurmaya bağlıdır.” Diyerek önemli bir gerçeği ifade etmişlerdir. NOT: Yukarıdaki iki belge de Hasip Sarıgöz’ün “ Türk’ün Karakterinin Deşifresi.” Adlı eserinden alınmıştır. Fakat şu içinde bulunduğumuz asırda yalan, yanlış, fitne, fesat, hasetlik, dolandırıcılık, kandırıcılık vesaire hortladı (meydana) çıktı.

Bakınız; bu konular kafama çok takıldığı için çok sevdiğim ve saygı duyduğum din görevlisi arkadaşımdan bir bilgi, bir icazet, almak istedim. O arkadaşım konuyu bana bir kıssa ile nasıl anlattı bakınız. O arkadaşıma çok teşekkür ederim. Doğrulukla ilgili o olay şöyle: Çok bilinen ve Buharı’nın yaşadığı rivayet edilen bir kıssa vardır. Buharı Hadisleri araştırırken yaşadığı yerde çok uzakta bulunan ve çok “ Hadis” bildiği söylenen bir kişiden “Hadis” almaya gider. Uzun bir yolculuktan sonra adama ulaştığında ilk olarak; adamın kaçmış olan atını yakalamak için külahını çıkarıp, ata doğru uzattığını görür. At, kendisine uzatılan külahın içinde yem olacağı hissi ile külaha doğru yaklaşır ve sahibi de atı yakalar. Buharı, atın sahibine; “ O külahın içinde ne vardı?” diye sorar. “Bir şey yoktu” cevabını alınca: “ Atı kandıran, insanları da kandırır.” Diyerek, ondan hadis almaktan vazgeçip, geri döner. Şimdi müsaadenizle bu konunun anlamı doğrultusunda NATO, ABD, TÜRKİYE VE NATO İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TEŞKİLATI’NIN MADDELERİ ARASINDA BİR KÖPRÜ KURMAK İSTİYORUM ve diyorum ki: Eyyy… Amerika ve Avrupa devletleri; NATO ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı devletleri ile ilgili maddeler nerde kaldı da, başta PKK olmak üzere; bütün terör örgütlerine silah, teçhizat veriyor, utanmadan lojistik destek sağlıyorsunuz? İçinizde barındırıyor; hatta yer veriyor, yardımcı oluyorsunuz? Yoksa Prof. Dr. Aslan Tekin’in “ Türk adını dünyadan silmek istiyorlar.” Dediği gibi Türk adını dünyadan silmek için oynadığınız oyunlar ve senaryolar sonucunda çaresiz kaldınız, silemediniz de; Türk adını dünyadan silmek için son çare olarak terör örgütlerine mi sarıldınız da; O HAİNLERE YER VERİYOR VE YARDIM EDİYORSUNUZ? Buradan yetkililere sesleniyorum. Türk Devletimizin yetkililerine sesleniyorum.  ABD’ye güvenmeyin. Küresel gücün hiçbirine güven olmaz. Biri nasılsa, diğerleri de aynıdır. Özellikle, son olarak şu hassas görüşümü sizinle paylaşmak istiyorum. Şöyle ki;

Arşivlerdeki birçok belgede Yahudiler, “1. Bin yılda Amerika ile İngiltere’yi, 2. Bin yılda Afrika’yı değiştirdik. 3. Bin yılda ise hedefimiz; başta Türkiye ve İran olmak üzere Ortadoğu’yu yeniden dizayn edeceğiz, değiştireceğiz ve böylece dünya bizim olacak. Ogün bizim milat yılımız olacak.” Dediğinde, Amerikalı bir devlet adamı da “ Bu dediğinize göre sınırlar kalkacak demek oluyor. Peki, o zaman BAŞKENTİNİZ nere olacak.” Diyor. Bizim milat yılımız olacak diyen devlet adamı, “ Başkentimiz, Kostantina; yani Hilafet şehri İstanbul’dur.” Diyor. Yani, adamların gözü bizim İstanbul’da ve Anadolu muz’da. Bu belgelere dayanarak diyorum ki; Ukrayna – Rus savaşı tahminim Ortadoğu idi ama bir yol kazası neticesinde nedense o bölgeye sıçradı.

Devletimizin yetkililerine özellikle şu gerçeği de söylemek istiyorum. Amerika ve birçok NATO üyesi devletler, PKK ve diğer terör örgütlerine taraf olduklarından; kasıtlı olarak gündem değiştirmek için Finlandiya ve İsveç’in Nato’ya üyeliğini ön plana çıkarmak için çabalamaktadırlar. Olay çok bariz (açık) değil mi? Oysaki Türk Devlet yetkilileri acilen ve öncelikle başta Amerika olmak üzere, diğer devletlerin PKK, YPG, PYD VS. gibi örgütlere her konuda yaptıkları yardım ve verdikleri destek sonuçlanması lazım. Üyelik, ikinci planda ele alınması lazım. Önce terör meselesi halledilsin. Gerekirse Nato’dan ayrılalım. Eğer bu kadar kesin konuşuyorsam, biliniz ki, mutlaka daha çok ve kesin olarak bildiğim, önemli BİRÇOK ACI FAKAT, GERÇEK BELGELER VARDIR! O olursa bensiz, ben de olurum onsuz. O kadar basit. Size şöyle, gerçek bir kıstas vermek istiyorum.

Bir adam yol üzeri bir eve misafir olur. Hoş – beşlerden sonra ev hanımı, hemen kalkacak hissine kapılarak misafire, “ Çay mı alırsınız, yoksa kahve mi?” diye sorduğunda misafir çok uyanık ve kıvrak zekâ davranışı göstererek, “ Kahveyi alalım, çayı da yemekten sora alalım.” Der. İşte üyelikte buna benzer. Yorgan kalkmadan, döşek kaldırıldığı hiç görülmüş müdür? HAYIR! Çünkü sıkıntı olur. Her şey, sırayla. Benden söylemesi!

Bir başka önemli konuda görüşmek üzere kalın sağlıcakla.

                       

Hamza Eser      

Araştırmacı / Yazar               

O535 214 15 15

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum