Osmaniye
08 Mayıs, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    30.56
  • EURO
    32.84
  • ALTIN
    1982.3
  • BIST
    8757.66
  • BTC
    43248.04$

HİCAP EDİYOR VE; ( UTANIYORUM

07 Mart 2022, Pazartesi 14:27

Size anlatmak istediğim bu ve daha benzeri birçok konular, o kadar derin ki; burada detayına girmeden anlatmak, çok zordur. Hatta kitap yazmaya kalksanız, binlerce cilt kitap yazılır. Onun için şu gün itibariyle, devletimizi ve milletimizi tehlikeye sokacak; hatta bir anda, Allah (CC) esirgesin; Türk kelimesini dünyadan silmek; Türk adını hem Anayasamızdan hem de dünyadan kaldırmak isteyenlerin, demeç ve tavırlarına konu edindikleri söz, tavır, duruş ve hareketlerinden bahsetmek istiyorum.

            Ancak amacım, birilerini yıldızlara kadar yükseltmek; birilerini ise toprağın derinliklerine gömmek değildir. Şu hassas ve nazik ortamda doğruyu söylemek ve yazmak lazımdır diye düşünüyorum.

            Hicap ediyor ve utanıyorum. Neden mi? Şöyleyim;

            Densizin birine söylüyorum! Bu milletin oyunu alarak milletvekili oluyor ve Gazi Meclisin kürsüsünden, hem milletvekillerine, hem de bu millete AHKÂM KESECEKSİN; hem de tabiri caizse PKK terör örgütü ile dağlarda aşk hayatı yaşayacaksın; BU MİLLETİN ÖDEDİĞİ VERGİLERLE DE MAAŞ ALACAKSIN VE TERÖRİSTLE HARCAYACAKSIN DEĞİL Mİ? Olmadı, daha da ileri giderek Kürt kardeşliğini hiçe sayarak, egolarını ve nefsini tatmin etmek için o kardeşlerimizi de bu pis işlere alet edip, o kardeşlerimizi basamak olarak kullanacaksın değil mi? Yazıklar olsun!

             Bilmiyorum ama bu millet, bu pis oyuna (kumpasa) nasıl düştü, nasıl geldi? Kim ne yaptı, kim ne dedi? Aslında çok düşünmek lazımdır. Kendi kendimizi muhakeme ederek yargılamamız lazımdır. Bu hareketi bana ve millete hakaret olarak kabul ediyor ve buradan Genel Başkanlar dâhil; bütün milletvekillerine diyorum ki; adın dahi söylemek istemiyorum ama Hadep’i, etkin ve acilen özel bir kanun çıkararak LÜTFEN KAPATINIZ! Yoksa hakkımızı helal etmiyoruz, diyorum. Bu zamana kadar birçok devlet adamlarımız, bu ve bunun gibi çok yanlışlıklar yaptılar. Ama yeter artık; bari bu saatten sonra yanlışlık yapmayalım. Bu millete ve kendimize yazık etmeyelim, lütfen. Gerçeği konuşalım ve yazalım; gerçeği söyleyelim ve tartışalım diyorum. İnanın, yanlıştan hiçbir zaman için hayır gelmez. Doğru tektir. Üç yanlış bir doğru etmez. Beş yanlış da bir doğru etmez, diyorum.

              Burada; anlamı bakımından çok önemli olan şu konuyu da anlatmadan geçemeyeceğim. TBMM’sinde, MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ’DEN başka bu meseleye, net ve kesin tavır koyan olmuyor. Sayın BAHÇELİ, “TBMM’DE terör örgütü mensubu (elamanı ) ve milletvekili görmek itemiyoruz. Gereği ne ise acilen yapılsın.” Diyor. Ama ne yazık ki, diğer liderlerden ve milletvekillerinden bu konuda bir şey duymadık ve görmedik. Peki, neden, neden, neden? Neden böyle bir gerçeği duymuyor ve duyamıyoruz, neden, neden? Bana söyler misiniz? Eğer; tavır koydular da ben görmediysem ve duymadıysam çok özür dilerim. Haklarını helal etsinler diyorum, LÜTFEN!

Onlara akıl verme gibi kesin bir düşüncem yok. Ama talep ve istirham ediyorum. Çünkü 2023 seçimlerine az bir süre kaldı. Haliyle meydanlara inip, halkın karşısına çıkacaksınız. Siyasi RANT UĞRUNA DUYGULARINIZA; DÜŞÜNCELERİNİZE VE SÖZLERİNİZE AMBARGO KOYMAYINIZ. SİYASİ RANT UĞRUNA TAVIR KOYMAYANLARI YA DA KOYAMAYANLARI BU MİLLET AF ETMEZ, BİLESİNİZ. Lütfen tavır koyunuz!   

              Bugün 14 Şubat 2022 Pazartesi. Gazetelere bir göz atayım dedim. Hemen, hemen şu konu tüm gazetelerde yer aldığı gibi; gözüm Türkiye Gazetesinin MANŞETİNE TAKILDI.  Manşet şöyle idi. KILIÇDAROĞLU “GARANTİ VERDİ”: HDP’Yİ YOK SAYMIYORUZ. Yazı devam ediyor.

Yuvarlak masaya davet edilmeyen GİZLİ ORTAK HDP’den “Bizi yok sayamazsınız.” Tepkisi geldi. CHP lideri gönül aldı. Bu serzenişin arkasından, Millet İttifakı ortaklarının Çankaya buluşmasının yankıları sürüyor. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar,” HDP ile de mutabakat aramak şarttır.”diyor. Pervin Buldan “Zamanı geldiğinde bizde yok saymasını iyi biliriz.” İfadelerini kullandı. Yardımcısı Tayip Temel,“Kendi adayımızı çıkaracağız.” Diye tehdit etti. Yazı devam ediyor.

AYAĞINIZA GELİRİZ. CHP lideri Kılıçdaroğlu bunun üzerine “HDP’yi yok saymıyoruz. HDP’yle de görüşüyoruz. İhtiyaç olduğunda yine görüşeceğiz. Onlar görüşlerini paylaşmak isterlerse bize gelebilirler. İhtiyaç olduğunda biz gideriz. Görüşlerimizi paylaşırız. Kamuoyuyla da zaten paylaşıyoruz.” Açıklamasını yaptı. EDEP YAHU DİYORUM.

                Aslında sadece Kılıçdaroğlu değil; kariyeri, makamı ne olursa olsun; zihniyet olarak, aynı ise onlarda aynı kategoride demektir. Acaba bunlardan SABUKA KAYDI istenmedi mi? Diye de düşünmüyor değilim. Yüksek Seçim Kurulu; il, ilçe Seçim Başkanlıkları da mı dosyalarını incelemedi acaba? Diyorum. Bazıları, dağda teröristle aşk hayatı yaşayan milletvekili Semra Güzel için,”Efendim; o milletvekili ile teröristin arasındaki ilişki; çözüm sürecinde olmuştur.”Diye yaygara koparmaktadır. Ah o süreç, ahh… O süreç var yaa… Neyse!.. Aslında o süreç başımıza çok bela açtı. Aslında o süreci, başka bir çerçevede değerlendirmek lazım. Örneğin: Birilerinin,”Biz belimizi KANDİLE dayadık.” demesi SUÇ değil mi idi? Başka birilerinin,” PKK sizi TÜKRÜĞÜ ile yok eder, boğar vs. vesaire; dediği acaba SUÇ değil mi idi? Bebek katiline ev hapsi istemediler mi? O hain katile “ SAYIN “demediler mi? Bir âşık sevgilisine,“ Sevgilim; o suç senin değil, seni o denli sevendedir.” Diyor. Bu suçu nerede aramak lazım?  Bunun da yorumunu, siz saygıdeğer okuyucularıma bırakıyorum. Daha neler, neler!.. Mesela:

O süreç zamanın da bir de AKADEMİSYEN topluluğu vardı. Onlardan biri diyordu ki; “Ben dağda teröristle yaşayabilirim.” Bir diğeri,”Türk Bayrağı’nın yanında PKK’yı kastederek “ bir başka bayrak olmasının benim açımdan bir sakıncası yok. Bu da olsa, olsa zenginlik olur.” Diyordu. Daha neler, neler, neler…

               Hiç kimse kusura kalmasın, Kılıçdaroğlu’nun şu anda ki yaklaşımını, bu ortamda uygun bulmuyorum. Eğer; PKK’nın siyasi uzantısı OLMAYAN BİR PARTİ İLE OLSAYDI; EYVALLAH! Yani o parti illegal değil de, legal bir parti olsaydı, yine eyvallah! Ama bu parti ile diyalog kurulmaz ki. Çünkü hem liderlerinin hem de Kandilin elinde Kürt – Türk demeden katlettikleri o suçsuz, kundaktaki bebeklerin, sivillerin ve Kahraman Mehmetçiklerin KANI vardır. Onlar    (kardeşlerimiz olan) Kürt kardeşlerimizin üzerinden Küresel güçlerin de kışkırtması ile hem Türk, hem de Kürt kardeşlerimizi; tarihte olduğu gibi Kürt – Türk kardeşliğinin NESLİNİ dünyadan silmek istiyorlar. Dünyadan Türk adını silmek istiyorlar. Herkes aklını başına alsın. Efendim şu şöyleydi, bu böyleydi; şu şunu dedi, bu bunu dedi şeklinde ben, şahsen ihtiraz edilmesin diye düşünüyorum. Eğer ki; efendim, sen kim oluyorsun? Deyip de çeşitli havalara giren, kim olursa olsun; onlara da altını çizerek söylüyorum! Bu konularda, EDEP YAHU! Meydan burada; şaka yapmıyorum. BUYURUN DİYORUM! HODRİ MEYDAN!

                Ben Türk Devleti’nin BEKESINA, Türk Milleti’nin KIZILELMASINA sevdalıyım. Milli ve Manevi değerlere başımı değil; gövdemi adayan biriyimdir. Bana kimse kekelemesin ve de; karşıma fakir olarak gelmesin. Gelen varsa, ZENGİN olarak gelsin! Zengin deyince, sakın olasınız, aklınıza; para, pul, mal, mülk ya da META gelmesin. Olgunluğa sahip IŞILDAYAN PARLAYAN DOLU, DOLU BİLİMSEL ZEKÂ İLE GELSİN. Bakınız;

                 Ben neyi düşünüyor ve neyi arzuluyorum, biliyor musunuz? Ben bu saatten sonra bu ve bunun gibi birçok konularda bir daha yaşanmamak üzere TBMM’de Milli - Manevi değerlerin korunması ve toplumun huzurunu sağlamak için; bir daha değiştirilmemek üzere yüksek cezalı, ACİL VE ETKİN KANUN YAPILMASINI ARZULUYORUM. Bakınız;

19 Şubat 2022 tarihinde, saat:20 (Akşam 8’de) ne var, ne yok diye; tüm TV kanallarını taramak istedim. Baktım ki; TELE 1 TV kanalının GERÇEK ADLI

PROĞRAMINDA Prof. Dr. Mithat Sancar, Merdan Yanardağ’ın, sorularını cevaplıyor. Dikkatimin cazibesini celbetti ve izledim. Orada Sancar,”Doğrulardan, şeffaflıktan, Kürt haklarından, bağısızlıktan, özerklikten, yeni bir süreç’ten vs.” bahsediyor.

Uzatmayım. Çünkü,”Çok söz Kura’na yakışır.”, “Çok parada HARAM, çok lafta YALAN var.” Diye atasözleri vardır. Sancar’ın sözlerinin % (yüzde) 80 – 90’nın altında gizli olarak; yani, bilinçaltında Türkiye’ye, Türk Milleti’ne ve Kürt Milleti’ne İHANET keşfettim, (gördüm.) Sancar’a; emrine AMADE olduğu o KÜRESEL GÜÇLERİN; tarihte Kürt ve Türk kardeşliği İHANETİ ile ilgili Milli Arşivimiz de bulunan bir belgeyi; son bir daha hatırlatmak istiyorum. 7. BELGE: 28 Mart 1919,  G. Kitston’dan Sir E. Crowe’a;

“Kürtlere her ne kadar inanmazsak’da ONLARI KULLANMAMIZ MENFAATİMİZ İCABIDIR. Doğu Anadolu’yu ancak SAVAŞ ÇIKARTARAK, Ermenistan ve Kürdistan diye BÖLEBİLİRİZ.”Diyor. Şu işe bakar mısınız?..

Burada Sancar ve Sancar gibi düşünen insanların tümüne; haliyle de Hadeplilerin tümüne diyorum ki;

               Kürt haklarından bahsediyorsunuz. Türk Milleti sizi almış, en tepeye; TBMM’sin de milletvekili yapmış. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Bakan, amir, memur yapmış. Yani Kürt kardeşlerimiz, Türk insanlarımız gibi aklınıza ne gelirse gelsin hepsin de; yani bütün hizmetlerinde var. Ayrımcılık ve ötelemişlik yok. Daha ne istersiniz? Bu ihanet neyin nesi söylesenize.

               Birçok ihanet söylemi YERİNE; delikanlıca biz Hadepliler olarak, hem PKK’ya ve hem de Kandile karşıyız. Biz birçok Türk partileri gibi Türk partisiyiz diye Mecliste haykırsanız, olmaz mı? PKK’ya ferman okusanız; ihanet yerine DOĞRUYU söyleseniz elif’i yanlış mı, olur? Yoksa zor mu geliyor?

Yazıklar olsun!..

 Aslın da Kürt kardeşlerimize doğruyu anlatsanız; durum çok daha da güzel olacaktır. Durduğunuz yerin, fikrin ya da İDOLOJİSİNİN ne kadar yanlış ve ÇİRKİN olduğunun farkına varacaksınız. Şimdi tam da burada yeri gelmişken Mithat Sancar’a şu meseleyi (konuyu) sormak istiyorum. Daha önce de yazılarımda bahsetmiştim. Sizin lideriniz, PKK’nın başı, bebek katili A. Öcalan kendi ağzıyla itiraf ederek; Vatikan Papazına,”Sayın Pederim; Türk İstihbaratı Kenya’da beni yakalayıp Türkiye’ye getirdiler. Beni asacaklar. Lütfen bana yardım edin. Beni ASTIRMAYIN. Çünkü benim savaşım sizin savaşınız. Ben de en az sizin kadar HIRİSTİYANIM.”Diyor.”Aytunç Altındal’ın,” Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri” adlı eserinde. Meselenin biraz daha derinliğine bakalım. Bebek katili daha da ileri giderek, idam kararı ile girdiği cezaevinde, devletle diyolağa girip her nedense, Nevruzda hazırladığı mesajları Diyarbakır’da Türkçe ve Kürtçe olarak okutan ve

 “ Eğer istediklerim yapılmazsa 50 bin kişi ile savaş başlatırım, bizim savaşın ne kadar amansız olduğunu bilmiyorlar mı? Diyerek Türk Devleti’ni tehdit eden bu hainin sözü ne demek oluyor? Dolayısıyla bu sözün anlamını MELEKELERİNİZ ne derece idrak etti. Bana söyler misiniz? Yoksa bu sözü, siz de mi alkışlıyorsunuz? Eğer alkışlıyorsanız yazıklar olsun! Alkışlamıyorsanız EYVALLAH! Eğer, siz devlet olsaydınız, bu söze ne cevap verirdiniz? Bütün olanlara ve her şeye rağmen;

 Acaba diyorum… Etnik köken benim için öneli değil ama bunu lideriniz olarak kabul ettiğinize göre; sizin etnik kökeniniz nedir? Sizin Türklüğünüz, etnik kökeniniz, inancınız, yoksa; Öcalan’ın ki, ile örtüşüyor mu?. Kaldı ki, hain teröristin ağzı ile itiraf ettiği etnik köken belgesi, Ermeni ve doğumunun Urfa’nın Halfeti İlçesi’nin Ömerli Köyü olduğunu söylüyor. Kayıtlar da, bu adresi göstermektedir. Şimdi bu mektup meselesini O; Dinine, Kitabına, Vatanına ve Bayrağına sahip; canı kadar sevdiği Kürt kardeşlerimiz bilse, eğer; ya da öğrenmiş olsa; acaba ne düşünür, ne der? Size, onların bakış açısı nasıl olur? Çok söz Kuran’a yakışır. O halde samimi olarak soruyorum. Ben sizi alkışlayacağım. Lütfen söyler misiniz? Siz hangi kategoridesiniz (gruptasınız)? Ben kimi alkışlayacağım? BAKINIZ;

            PKK, 17 Kasım 1978’de A. Öcalan ve 21 kurucu üyesinin katılımı ile Diyarbakır’ın Fis ( Ziyaret) Köyünde “Kuruluş Kongresini” gerçekleştiriyorlar. İlgi duyanlar, alkışlayanlar ve yardım eden devletler ise; İngiltere, Fransa, Yunanistan, Rusya, ABD ve Suriye vs. gibi ülkeler. Peki, Siz bu durumu biliyor mu sunuz ya da en azından, bu durumu onaylıyor mu sunuz?

            İşte onun için diyorum ki; PKK Zerdüş’tür. Bizim Kürt kardeşlerimiz Müslüman oldukları için PKK’yı asla sevmezler. PKK Marksist – Leninist temellidir. Kürdistan amaçlıdır. Açılımına ise bakalım, PKK, “Parti ya Kar keren Kürdistan – Kürdistan İşçi Partisi” Buradan özellikle, samimi ve son olarak SORUYORUM!..

            Kandil’in, Batının, ( Küresel güçlerin tümünün) kışkırtmasını elinizin tersi ile yiterek; benim – bizim, (Hadepli olarak) hepimizin ( Kürt ve Türk kardeşlerimizin) sizinle işi yok. Ziya Gökap’in söylediği gibi “ Biz; iki isimli fakat tek milletiz.” Deme, diyebilme lüksüne sahip mi siniz? Diyebiliyor musunuz? Derseniz eğer; hepinizi var gücümle alkışlayıp, Allah (CC) Şahidim olsun, TEBRİK etmezsem NAMERDİM!..

            Eğer, bana ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimize inanmayıp hala inada devam edecek olursanız da siz bilirsiniz. Allah (CC) bu milleti beterlerden ve kem gözlerden korusun diyorum. Söylemek istemiyorum ama yabancı ülkelerin bilim adamları ve yazarları – çizerleri Türkler için şu sözü çok kullanıyorlar ve ”Türkler savaşmayı savaş sayarlar; hastalanıp yatakta yatarak ölmekten utanç duyarlar.” Diyorlar. İşte onun için diyorum ki; lütfen onlara deyiniz ki; “ Siz, Türkleri ne kadar tanıyorsunuz?) Deyin. Eğer, tanıyoruz diyorlar da; edepli de olmazlarsa eğer; olacakların sonuçlarına katlanmaları lazım. Eğer, “Tanımıyoruz diyorlarsa da!” Mutlaka ya dedelerine sorsunlar ya da kendi tarihlerini iyi okuyup öğrensinler. Ama yinede mutlaka benim tavsiyelerimi, yabana atıp ellerimi havada koymayın, koymasınlar. Çünkü biz Kürtler ve Türkler olarak; insanlığın varoluşundan bu yana aynı özellikte, aynı kalitede, aynı karakterde ve aynı inanç olarak KARDEŞİZ. 

            Aksini iddia eden varsa eğer; tarihi köklerini araştırsın. Serbest. Engel yok.

            Bakınız, size; Ağrı İli’nin Doğubayazıt İlçesinde doğmuş Seyyid Ahme ARVASİ hocamın (Doğu Anadolu Gerçeği) isimli eserinden; bizzat yaşanmış olan Küresel güçlerin hain emellerinden, sadece bir ihanet BELGESİNİ arz edeceğim. Ahmet Arvasi bizzat anlatıyor.

            “Bir öğretmen arkadaşım anlatmıştı. 1950’li yıllarda, Doğu Anadolu’da bir İlköğretmen Okulu’nda Türkçe öğretmeni olarak çalışıyormuş. Sınıfına, her nasılsa, bir idareci ile birlikte, Amerikalı bir “barış gönüllüsü” de girmiş. Barış gönüllüsü, bir müddet verilen dersi dinledikten sonra, bir hayli güzel konuştuğu Türkçesi ile öğretmenden izin isteyerek öğrencilere bazı sorular sorup soramayacağını bildirmiş. Öğretmen “buyurun” demiş. Barış gönüllüsü de sınıfları dolduran masum Doğu Anadolu çocuklarına şu soruyu sormuş:

-          Çocuklar, siz Türkçe’den başka bir dil biliyor musunuz? Çocuklar cevap vermişler:

-          Şimdilik bilmiyoruz. Ama okulumuzda İngilizce, Fransızca ve Almanca okutuluyor. Bizler de öğrenmeye çalışıyoruz. Barış gönüllüsü, sorusunu açmak zorunda kalmış:

-          Öylesi değil… Mesela, siz, evinizde, başka bir dil konuşmuyor musunuz? Çocuklar şaşkın:

-          …………………? !

-          Barış gönüllüsü, artık gizlemeye gerek duymamış:

-          Canım, mesela Kürtçe bilmiyor musunuz?

-          Öğretmen, idareci ve öğrenciler iyice şaşırmışlar. Barış gönüllüsü riyakâr bir tebessümle ZEHİRLİ DİŞLERİNİ göstermiş:

-          Niçin şaşırdınız? Kürtçe de bir dil değil midir?

-          İşte böyle, herkes bir taraftan tutarak Doğu ve güney-Doğu Anadolu’muzu bir yerlere çekmek istiyor. Türklük Dünyası’nı ve İslam Dünyası’nı esir almak, sömürgeleştirmek ve Kürt – Türk kardeşliğini yok etmek, dünyadan silmek için planlar hazırlanıyor ve savaşlar veriliyor. Üstelik bu tertiplere ve oyunlara gelen pek çok piyon ve uşak da bulunabiliyor. Peki SORUYORUM! Bu durum karşısında biz SORUMLULUĞUMUZU; NE DERECE İDRAK EDİYORUZ?

-          Evet, uyanık olmak, hem de çok uyanık olmak zamanıdır. NETİCE OLARAK:

-          Doğulu, Batılı, Kuzeyli, Güneyli her Kürt ve her Türk vatandaşımın, bu konular da çok büyük sorumlulukları vardır. Hepimiz vatanımızın ve milletimizin bütünlüğünden SORUMLUYUZ.” Diyor, S. A. ARVASİ Hocamın dediği gibi;

-          Ben de, okumayan, araştırmayan bir toplum olduğumuz için hicap ediyor ve UTANIYORUM!

            Bir daha son olarak, şunu demek istiyorum, lütfen! Siz, Hadepli olarak, içimizdeki ihanetçilere ve aklı sapık Küresel edepsizlere buradan çağrıda bulunuyorum.

            Türk Milleti’nin sabrını taşırmayın. Kürt – Türk kardeşliğinin ruhunu bozmaya çalışmayın. Türk Milleti olarak bizim kimsenin ne toprağında, ne malında ne de canında gözümüz; yok. Bunu bilesiniz. Ancak sabrımızın, birileri tarafından TEST YAPILMASINA da asla ve kad’a müsaademiz söz konusu olamaz.

            Geçmiş ve yakın tarihimizde SABRIMIZI TEST YAPMAYA KALKIŞANLAR ise dersini aldı. O halde biz bu konuda; telaşı asla yük saymayız, ama size tavsiyem; bizi telaşa tevessül ( mecbur) ettirmeyin. Bakınız; sabrımızı test etmek isteyenler azgın boğa gibi meydana çıktılar ama gözünün biri çıkık, ayağı kırık, kulağı kesik, kuyruğu ise kökünden kopmuş olarak perişan bir halde bağıra, bağıra geldikleri gibi gerisin, gerisine kaçtılar ve gittiler. Çanakkale, İstanbul, Kıbrıs, Malazgirt VS. gibi daha Mehmetçiğin nice MCİZE SAVAŞLARINI DÜŞÜNÜN.

            Onun için tavsiyem iyi düşünün ve lütfen AKILLI OLUN diyorum.

            Şu zamanda Küresel güçlerin, Kürt – Türk kardeşliğini yok etmek için Kürt kardeşlerimizi kışkırtarak; Devletimizin ve Milletimizin üzerine gönderdikleri gibi tarihte de aynı TEZGÂHI uyguladılar ama ne yazık ki; hüsrana uğradılar. Bakınız birçok belgelerden sadece içi ihanet, neticesi ise HÜSRAN DOLU; küresel güçlerin BOZGUNA UĞRADIKLARI; sadece tek bir belgeyi sizin bilginize sunuyorum.

            BELGE: İngiliz Muhipler Cemiyeti:

            Alçaklık sınırını aşan bir cüretle, İzmir işgalinden sadece beş gün sonra 20 Mayıs 1919’da kurulur. Necdet Sevinç’in “ İstiklal Harbi’nde Etnik İhanet “ adlı eserinden. Burada şunu ifade etmek isterim ki; kastım asla din adamlarını suçlamak değil. Olamaz da! Ancak tabi ki o zamanın şartları çok değişik. Karmaşık, karışık, anlaşılması zor, çölpeşik FLU ( puslu) bir zaman. Osmanlı’nın sonu. Fakat başta M. K. Atatürk ve vatansever Türk Milleti olarak, bir araya gelirler, kenetleşirler. Amaçları Küresel güçlerin işgalinde olan Anadolu’muzu kurtarıp Osmanlı’nın külünden yeni bir Türk Devleti’ni kurmak. Bu sırada işgal devletlerinin öncülüğünü yapan İngilizler ve Papaz Frew eşliğinde din adamı Sait Molla ile görüşerek ikna ederler ve İngiliz Muhipler Cemiyeti’ni kurarlar. Başkanlığına Sait Molla’yı getirirler. Üyeleri ise diğer bir kısım din adamlarıdır. İngiliz komutanları ile bu Cemiyetin başkan ve üyeleri bir bildiri hazırlayıp herkese bildirmek üzere ne yazık ki, İngiliz uçakları ile kentlere, köylere havadan atılır. Belgenin içeriği (muhtevası) şöyledir.

            “Atatürk ve arkadaşları ya teslim olurlar ya da teslim olmazlarsa, görüldüğü yerde yok edileceklerdir. Çünkü bunlar, Müslümanları savaşa sürükleyip yok edeceklerdir.” Diyorlar. Fakat o KAHARAMANLARI Allah (CC)’dan başka hiç kimse durduramayacaktı. Öyle de oldu. Galip ve Muzaffer oldular. Allah (CC)  gani, gani Rahmet eyleye. Ancak KAHRAMANLARIMIZ, düşman karşısında kolay değil; aç susuz mücadele verip çarpışırken, İskilipli hoca Türk Milleti’ne çağrıda bulunarak, “ Ok yaydan çıktı. Nereye saplanacağı belli değil. Bizi ancak önce; Allah ( CC), sonra  İngilizler kurtarır. İngilizlere tabi olalım.” Diyerek, tavrını İngilizlerden yana koyarak ne yazık ki; İngilizlere taraf olmuştur. Bazı mollalarda,” Savaş dursun. Savaşan devletler, her şeyimizi alsınlar ama Din’imize dokunmasınlar.” Diyor. Saygıdeğer okuyucularım, bir milletin; Bayrağı, Vatanı, hatta …..?.....su olmazsa, din neye yarar? Bilmem siz ne DERSİNİZ?.. Onun içindir ki ben şahsen; EDEP YAHU DİYORUM!..

            Utanıyor ve Hicap Ediyorum!.. Biz böyle olmayacaktık!..

            Bir başka önemli konuda buluşmak üzere, kalın sağlıcakla.

           

              Hamza Eser

            Araştırmacı / Yazar

               0535 214 15 15

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum